İskoçya, İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda ile birlikte Birleşik Krallık’ı oluşturan dört ülkeden biri. İngiltere’den sonra en fazla nüfusa sahip olan ikinci Birleşik Krallık ülkesi olan İskoçya, 1707’ye dek bağımsız bir ülke olarak var olduysa da, 1707’de İngiltere ve Galler ile Büyük Britanya Krallığı olarak birleşti.
Kenneth MacAlpine’in krallığında 843’te kurulan İskoçya, dünyada varlığını sürdüren en eski ülkelerden biri. Dağları, nehirleri ve gölleriyle zengin bir doğaya sahip olan İskoçya’da yüz otuzu yerleşim bölgesi olmak üzere 790 ada bulunuyor.
İskoçya Harry Potter’in yazarı J. K. Rowlingle, erkeklerin giydiği kilt adı verilen eteklerle, viskisiyle, gayda adı verilen ulusal çalgısıyla, Cesur Yürek filminin efsanevi kahramanı William Wallace ile, Robert Burns’un şiirleriyle, penisilini keşfeden Alexander Fleming, telefonu icat eden Alexander Graham Bell ve daha nice önemli bilim insanlarıyla tanınıyor.
İskoç insanları ise sıcak, samimi ve her daim pozitifler. Sıcakkanlı, konuşkan ve kibar olan bu insanlar, sosyal oldukları kadar yardımsever davranışlarıyla da gönlünüzü çalıyorlar. Zira İskoçya’nın epey soğuk ikliminde içinizi ısıtıp yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle seyahatinizi tamamlayacağınıza emin olabilirsiniz.
İskoçya’da Görülecek Yerler
İskoçya’da, doğanın barındırdığı yeşil tonlarına, yeryüzünün pek az bölgesinde rastlanabilir. Yeşille, ormanla, engin çayırlarla çepeçevre sarmalanan bir doğanın ortasında, tertemiz mahalle ve evler görmeye; güneşlenen atlarla, otlanan ineklerle ve tepeleri beyaza boyayan koyunlarla süslü otlaklarla karşılaşmaya hazır olun.
Orta Çağ’dan kalma kaleleri, tarihi binaları ve doğal güzellikleriyle öne çıkan başkent Edinburgh, Arnavut kaldırımlı dar sokakları ile yürüyerek gezebileceğiniz nefis bir kent. Festival dönemlerinde tüm dünyanın akın ettiği Edinburgh ile birlikte, İskoçya’nın bolca ziyaretçiye ev sahipliği yapan bir diğer kenti de Glasgow.
Mark Knofler, Perry Rose, Belle & Sebastian, Franz Ferdinand gibi önemli müzisyenler yetiştiren Glasgow’da kaliteli müzik yapan barları ve yerel konser mekanlarını keşfederken, kentin en önemli sanat mekanları olan The Modern Institute ve Lighthouse’u da görmeden dönmeyin.
İskoçya’nın meşhur dağlık batı ve kuzey bölgelerinden oluşan Highlands, şahane vadi, şelale ve ormanlarıyla doğa ve fotoğraf tutkunlarının nefeslerini kesecek kadar güzel. 1136’da manastır rahipleri tarafından kurulan Melrose Manastırı, efsanelerle dolu bir yapı. Bir İskoçya kralının balmumuyla kaplanmış kalbine ev sahipliği yaptığı sanılıyor.
1. Edinburgh
Edinburgh, İskoçya seyahatinizin ilk adresi olmayı her yönüyle hak eden bir şehir. Bir haftanızı ayırdığınızda keşfedecek çok şey olduğunu göreceğiniz Edinburgh’ta yapılacak şeylerin başında Royal Mile’ı baştan uca yürümek, Edinburgh Kalesi’ni keşfetmek, Calton Hill’e çıkmak, alışveriş yapmak geliyor. Edinburgh oldukça arkadaş canlısı bir şehir. Bu tarihi şehrin sokaklarında dolaşırken kendinizi Orta Çağ’da hissedeceksiniz.
Şehre gelen turistlerin pek çoğu Deacon Brody’de yemek yiyor. Shepherd’s pie ve blood puding gibi farklı tatları denemeyi unutmayın. Önerilen restoranlardan biri diğeri ise Frankenstein’s Pub. Royal Mile üzerindeki George IV Street’de yer alan mekan eski bir kilisenin içinde. Klasik İngiliz yemekleri ve farklı atmosferi ile harika bir yer.
Yine George IV Street üzerinde Edinburgh’un simgesi sevimli köpek Greyfriar’s Bobby’nin heykeli yer alıyor. Yürürken fotoğraf çektirmeyi unutmayın. Heykelin tam karşısında J.K. Rowling’in Harry Potter’ın ilk karalamarını yazdığı kafeyi göreceksiniz. Özellikle Harry Potter hayranlarının uğrak yeri olan kafeyi görmeden kentten ayrılmayın.
2. Glasgow
Glasgow, İskoçya’nın en büyük ve en kalabalık şehri. Geleneksel ve modern mimarinin buluştuğu Glasgow, müzeleri, yeşil alanları, gurme duraklarıyla farklı bir atmosfere sahip. Tarihi Glasgow’un şık, köklü ve asil duruşu; merkezin etrafını saran kültür alanlarıyla birleştiğinde bu şehrin uyumuna hayran kalıyorsunuz
Sanayi şehri olmasına rağmen trafiğin yok denecek kadar az olduğu, sakinliğin ve huzurun hissedildiği bir İskoç kenti olan Glasgow’un tüm yapıları neredeyse tarihi eser niteliğinde olduğundan gezerken kendinizi adeta film setinde hissediyorsunuz.
Kentin en canlı yerleri Down Town, West End ve East End bölgeleri. Diğer yandan hemen hemen her gece bir yerlerde bir konser ya da gösteri bulmak mümkün. Riverside Museum, Robert Burn Centre, Kelvingrove Art Gallery gibi pek çok müzesi bulunan Glasgow’da on ikinci yüzyıl yapısı olan Glasgow Katedrali, mutlaka görülmesi gereken etkileyici bir yapı.
Viktoryen mimari stiline sahip People’s Palace, Grand Central Hotel, Central Station ve Saat Kulesi‘nin yanı sıra Glasgow Necropolis, Queen’s Park, Glasgow School of Art, Gallery of Modern Art (GoMA) Glasgow ise kentin görülecek en önemli adresleri.
3. Isle of Skye
Isle of Skye, İskoçya’nın batısında İç Hebridler takımadasında yer alan bir ada. İskoçya’nın en büyük adası olan Isle of Skye, anakaraya bir köprü ile bağlı. Kendi halinde, etkileyici ve çok bakir bir doğaya sahip ada, okyanusa doğru büyük uçurumların bulunduğu büyük kayalıklardan oluşuyor. Şelaleleri, tarihi köyü, müzesi, sanat kafesi ve İskoçya ve İngiltere’nin olmazsa olmaz şatolarıyla doğanın cömertçe sunulduğu muazzam güzellikte bir ada.
Gelir kaynağı çoğunlukla turizm olan Isle of Skye, ne kadar popüler de olsa, merkez Portree bile, minicik bir kasaba. Rengarenk evleri, nefis manzaralı limanı, harika butik otelleriyle ziyaretçilerin kalbini çaldığı kadar sakinliği ve huzuruyla da büyülüyor. Killin Evleri, Neistpoint Lighthouse, Old man of Storr, İskoç erkeklerinin giydiği kilt eteklerine benzediği için bu ismin verildiği Kilt Rock, Star Wars 7’nin çekildiği Cuillins Dağları ve efsaneleriyle ünlü namı diğer Peri Vadisi Fairyglen ile cennetin yeryüzüne inmiş hali.
İskoçların en ünlü single malt viski markalarından olan Talisker’ın üretim tesislerinin de yer aldığı Isle of Skye’dan, taze ve leziz Atlantik balığını tatmadan dönmeyin.
Diğer yandan vaktiniz varsa, Isle of Skye’dan otobüsle 3 saatlik mesafede bulunan Fort William’ı da görün. Fort William daha çok tırmanış, trekking veya kamp kurmak için en uygun bir yerleşim. Burada ayrıca Braveheart’ın çekildiği, Birleşik Krallık’ın en yüksek dağı olan Ben Nevis’e tırmanabilirsiniz.
4. Loch Ness
Loch Ness, İskoçya’nın en ünlü gölü. Loch Ness canavarına inanmıyor olsanız bile manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. Loch Ness gerçekten de içinde bir şeyler saklıyormuş gibi görünen, derin, soğuk ve büyük bir göl.
Canavara inansanız da inanmasanız da Loch Ness merkezi ve sergisini mutlaka görün. İskoçya saçma şeylerden her zaman eğlenceli ve gizemli şeyler yaratmayı iyi biliyor. Ayrıca Edinburg’un perili kentleri andıran sokaklarında dolaştığınızda her şeye inanmaya hazır olacaksınız.
Göl kenarını dolaştıktan sonra Urquhart Kalesi’ne gidin. Buradaki kalıntılar İskoçya’nın sert havasına rağmen iyi korunmuş. Yosunlu taşların bazıları orijinal yerlerinde kalırken bazıları başka yerlere götürülmüş. Kalıntılarda ve etrafındaki alanda iki saat geçirebilirsiniz.
5. Shetland Adaları
Shetland Adaları, İskoçya’nın açıklarında yer alıyor. Bu adalar İskoç ve İskandinav kültürlerinin güzel bir karışımını temsil ediyor. İskoç kırsalında şirin bir köy düşündüğünüzde aklınıza hikayelerden fırlamış gibi duran buradaki kır evleri gelecek.
Shetland Adaları herkese uygun olmayabilir, zira yaz aylarında bile soğuk ve rüzgarlı olabiliyor. Kuzeydeki konumu nedeniyle eğer bunlara hazır değilseniz böyle bir maceraya atılmak istemeyebilirsiniz. Ancak eğer cesaret ederseniz pek çok arkeolojik alan ile yüzmek mümkün olmasa da muhteşem plajlar sizi bekliyor olacak. İskoç mirasıyla karışan Viking mirasını keşfedin.
Arkeolojik alandaki çimlerle kaplı evlerin Hobbit evlerine benzediğini fark edeceksiniz. Adada kökeni Viking geleneklerine dayanan pek çok kış festivali düzenleniyor. Eğer kışın gelirseniz bunlardan birine mutlaka katılın.
Yuvarlak Kaleler, Shetland Adaları’nın en iyi korunmuş tarihi dokularından. İçi ve dışı saldırılara karşı tamamen taşlarla örülmüş olan yapı MÖ 100’den bu yana, sapasağlam ayakta duruyor. Shetland Adaları’nı süsleyen Yuvarlak Kaleler’in içerisindeki sarmal merdivenler ise meraklılarına güzel kareleri sunuyor.
6. Glencoe
Glencoe, size ilk ayak bastığınızda bir vadi gibi görünebilir. Fort Williams’ı ziyaret edenlerin uğraması önerilen bu yer adeta perili bir kasaba havası veriyor. Vadinin iki yanında uzanan dağlar ve vadiyi yeşile boğan çimler gri gökyüzüne karşı farklı bir atmosfer yaratıyor.
Glencoe klanlar arasındaki pek çok kanlı savaşa tanıklık etmiş bir alan. İnsanlar hala öldürülen askerlerin ruhlarının burada olduğuna inanıyor. Hayalet hikayelerine inanmasanız da buradaki doğal güzellik sizi büyüleyecek. Glencoe, yalnızca İskoçya’daki değil dünyadaki en güzel yerlerden biri.
7. Orkney
Orkney, kıyıya Shetland’den daha yakın olan bir ada. Adada Neolitik döneme ait anıtlar bulunuyor. Anıtları kimin diktiği ve toplum hakkında bilgi olsa da burada kendinizi gizemli bir yerde gibi hissedeceksiniz. Yine anıtlarla yakın zamanda inşa edilen mezar taşları da görmeye değer.
Tarihi alanı keşfettikten sonra plaja doğru yürüyebilirsiniz. Yerlilerin söylediğine göre yaz aylarında çok sayıda yunus görülüyormuş. Ayrıca biraz sabırlı olursanız kutup martıları ile arktik deniz kuşlarını da görebilirsiniz.
Eğer tekneyle açılırsanız yunusları görme şansınız artıyor. Ana karaya doğru deniz aslanlarını da görebilirsiniz. Orkney hem tarihi kalıntıları görmek hem de vahşi yaşamı az da olsa gözlemlemek için harika bir yer.
Skara Brae, Avrupa’da bulunan Taş Devri’ne ait ve en iyi korunmuş yerleşimlerden. Orkney Adası’nda yer alan Skara Brae, 1850’de büyük bir fırtına ile açığa çıkmış. Bu tarihe dek toz kütlesi altında bulunan bu yerleşime, iyi korunmuş olması sebebiyle İskoçya’nın Pompei’si de deniyor.
8. Eilean Donan
Eilean Donan, İskoçya’nın batısındaki Loch Duich Koyu’nda ufak bir adada yer alıyor. Anakaraya ufak bir köprü ile bağlı olan ada, adını Donnán Adası anlamına gelen Eilean Donan’dan alıyor. Ada, üzerinde inşa edilen ve pitoresk bir yapı olan Eilean Donan Kalesi’yle ünlü.
On üçüncü yüzyılda Vikinglere karşı bir savunma yapısı olarak inşa edilen Eilean Donan Kalesi, 1719’da bir Jacobite İsyanı başlatmaya teşebbüs eden İspanyol askerleri tarafından işgal edilmiş. Aynı yıl geri alınan kale, günümüzde İskoçya’da en çok fotoğraflanan, düğünler ve organizasyonlar için kullanılan bir yapı.
9. Stirling Kalesi
Stirling Kalesi, İskoçya’da bulunan ve dik kayalıkların tepesinde inşa edilmiş en etkileyici kalelerden biri. On altıncı yüzyıla ait sanat, mimari ve kültürel izlerin görülebileceği Stirling Kalesi’nin içerisinde yer alan şapelde, İskoçya Kraliçesi Mary’nin taç giyme töreni yapılmış. Tarih boyunca kanlı savaşlara tanıklık eden kaleden savaş alanlarını görebileceğiniz gibi; sergilenen savaş ve el aletlerini, dönemin yemek takımı ve kıyafetlerini de görmeniz mümkün. Stirling Kalesi’ne, başkent Edinburgh’tan kara yolu ile ulaşım mümkün.
İskoçya, muazzam doğası, sımsıcak insanları, kültürü, sanatı, viskisi ve festivalleriyle Birleşik Krallık’ın en özel yerleşimi.
Dünyada yaşanabilir olan sayılı ülkelerden berl.