Edinburgh, Orta Çağ’dan günümüze ulaşan kaleleri ve yeşilin her tonuyla masalsı bir coğrafya üzerinde yer alıyor. İskoçya’nın başkenti, kültürel mirasları, soylu ve köklü tarihi ile göz kamaştıran estetik mimarisi ziyaretçilerini yüzlerce yıl öncesine götürüyor. Kayalıklar üzerine kurulan şehrin geçmişi günümüzden 3 bin yıl öncesine kadar ulaşıyor. Erkeklerin giydiği ekose kumaşlı geleneksel kilt etekleri, sokaklarda kulağınıza çalınan nefis gayda ezgileri ve efsanevi pub’ları ile kendine münhasır bir şehir burası.
Bir tren yolcuğuyla başlayan ama asla bir tren yolculuğuyla bitmeyecek bir hikâye Edinburgh. Ne kadar anlatılsa anlatılsın eksik kalsa da, hem İskoçya’nın hem dünyanın göz bebeği olmuş bu muhteşem şehri anlatmaya bir yerden başlamak lazım. Öncelikle olur da yolunuz Edinburgh diye yazılan, “Edinbra” diye okunan bu şehre düşerse, sizi her daim içinizi ürpertecek bir soğuğun selamlayacağını aklınızdan çıkarmayın. Mevsimlerden yaz, aylardan ağustos olabilir fakat Edinburgh’taysanız tepenizdeki yalancı kış güneşinden hallice bir güneşle yetinmek demektir yaz.
Edinburg sıcaklığını güneşten değil, her daim içinizi ısıtan sıcacık İskoç insanlarından alıyor. İskoçlar öyle içten insanlar ki, aynı anda hem şehrin soğuğunu hem insanların sıcaklığını iliklerinizde hissetmenin karmaşasını yaşıyorsunuz. Ancak bu karmaşa çok uzun sürmüyor, öyle ki şehir tüm güzelliğiyle sizi kendine çekmeyi başarıyor. Hele bir de festival zamanı Edinburg’daysanız dört bir yandan yükselen müzik sesleri ve eğlencenin doruklarındaki insanlarla dolup taşan sokaklar, ruhunuzu çoktan ele geçirmiştir.
Edinburgh Gezi Rehberi
Edinburgh’nın tarihi MÖ 900 yılına dek uzanıyor. Sert kayalıklar üzerine kurulmuş kentin ilk yerleşimcileri MacAlpin ve Rock krallıkları. Romalıların MS 84’te, Güney İskoçya’yı işgal etmesiyle birlikte İskoçyalılar, topraklarını geri alma çabasına giriyorlar. 843’te İskoçya halkları, Kenneth MacAlpin önderliğinde birleşmiş olsa da ülke ve en önemli şehri olan Edinburgh, bu kez de İngiliz istilasına uğruyor. İngilizler ile uzun süren savaşlar sonunda İskoçya, 1603’te İngiltere ile birleşiyor. 1707’de Birleşik Krallık’ın kurulması ile de İskoçya Parlamentosu 1999’a dek kapatılıyor. Günümüzde ise şehrin düklüğünü, Kraliçe II. Elizabeth’in eşi Prens Philip yapıyor.
1437’ten beri İskoçya’nın başkenti olan Edinburgh, Glasgow’dan sonra ülkenin ikinci büyük kenti konumunda. Edinburgh Üniversitesi ve İskoç aydınlanmasının etkisiyle kültür düzeyi yüksek olan kentin bu yönü “Kuzeyin Atina’sı” unvanını almasında etkili.
Edinburgh Gezilecek Yerler
Gotik atmosferi ile bir Orta Çağ masalının içinden geçtiğiniz hissini veren küçük ama cömert bir şehir olan Edinburgh, pek çok Avrupa kenti gibi Old Town (Eski Şehir) ve New Town (Yeni Şehir) olmak üzere ikiye ayrılıyor.
1. Old Town
Old Town’da gezilip görülmesi gereken pek çok yer Royal Mile’ın etrafında konumlanmış durumda. Her bir sokakta ayrı bir dünya bekliyor sizi. Edinburgh manzaralarına tanıklık edebileceğiniz yerlerde Holyrood Parkı ve burada bulunan volkanik tepe Arthur’s Seat ziyaretçilerine tam bir görsel şölen sunuyor.
Tarihi kilise St. Giles Katedrali, Edinburgh Kilisesi ve Holyrood Sarayı arasında yer alıyor. Eski Şehrin önemli simgelerinden olan Edinburgh Üniversitesi’ne de vakit ayırın. Holyrood’da bulunan Parlamento Binası’nın zevkli dekorasyonuna tanıklık edin. Ünlü yazar J.K. Rowling’in Harry Potter kitaplarını yazmış olduğu The Elephant House da Royal Mile civarında bulunuyor.
Edinburgh Kalesi
Edinburgh Kalesi, kentin tam kalbinde bulunan ve kenti ikiye bölen bir yapı. Bu kaleye çıkıp İskoçya’nın alabildiğine yeşil ve heybetli doğasına bakarken, her an karşınıza İskoçların milli kahramanı William Wallace çıkıp “freedom!” naraları atacakmış ya da Mel Gibson’la göz göze gelecekmişsiniz gibi hissedebilirsiniz.
Royal Mile
Royal Mile, Edinburgh Kalesi’nde başlayıp Hollyrood House Palace’a kadar uzanıyor. Şehrin en işlek eski caddesi olan ve tam bir açık hava müzesi görünümünde olan Royal Mile’de 16, 17 ve 18’inci yüzyıldan kalma yapılardan etkilenmemek mümkün değil.
Holyrood Sarayı
Holyrood Sarayı, kraliyet ailesinin şehre geldiğinde konakladığı ev. Dönemin İngiliz Kralı’nın İskoçya’daki malikânesi olan Holyrood Sarayı, resmi giriş alanı olan Great Stair’i, süslemeleri ve dekorasyonu ile etkileyici Royal Dining Room’u, Royal Gallery’den bazı parçaları bünyesinde barındıran Queen’s Gallery ve Throne Room görülmesi gereken yerlerden
Cowgate ve Grassmarket
Cowgate, Holyrood ve Royal Mile’a paralel uzanan İrlanda mahallesi. Cowgate üzerinden, sokaklara atılmış sandalyeleriyle ünlü kafeleri ve çeşitli hediyelik eşya satan dükkân ve stantları görebileceğiniz Grassmarket’a ulaşabilirsiniz. Grassmarket Meydanı’nda pub’lar, dükkanlar ve kafe-restoranlar bulunuyor. Meydana açılan Victoria Caddesi de görülmeli.
New Town
New Town, Old Town bölgesinin Edinburgh’da atan nüfus ihtiyaçlarının karşılanamaması nedeniyle on sekizinci yüzyıldan itibaren kurulmaya başlanan bölge. Burada görülmesi gereken yerlerin başında ise Prenses Caddesi geliyor. İskoçya’nın Oxford Street’i olarak anılan ve yalnızca yaya girişine açık olan bu cadde önemli alışveriş mağazalarına ev sahipliği yapıyor. Prenses Caddesi’nde bir alışveriş turu yapabilir, kale manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Alışveriş sonrası yorgunluğunuzu atmak isterseniz Princes Street Gardens ve West Gardens’ta soluklanabilir, burada bulunan heykel ve anıtları keşfedebilirsiniz.
Prenses Caddesi ve Prenses Caddesi Bahçesi
Prenses Caddesi (Princess Street) Edinburgh’un en yoğun caddesi. Aynı zamanda otobüslerin kalkış noktası olan caddede yolun hemen yanında, şahane kale manzarasına karşı Prenses Caddesi Bahçesi (Princess Street Garden), yer alıyor. Edinburgh’luların da oldukça rağbet gösterdiği park, huzurlu ve yemyeşil bir yer. Prenses Caddesi’nden doğuya yönelerek dik merdivenlere ulaşabilir ve Calton Hill’e çıkabilirsiniz. Calton Hill’in oldukça ilginç dokuya sahip yapıları bir yana, tepeye çıktığınızda göreceğiniz manzara, çıkacağınız dik merdivenleri unutturacak.
İskoç Ulusal Galerisi
İskoç Ulusal Galerisi (National Gallery of Scotland) şehrin merkezinde bulunan ve çok önemli eserleri bünyesinde barındıran İskoçya’nın önemli bir müzesi. Dünyanın en iyileri arasında kabul eden müze, erken Rönesans döneminden günümüze dek gelen önemli sanatçıların eserlerini ve İskoç sanat dünyasına ait önemli eserleri de barındırıyor. Girişin ücretsiz olduğu galeride, Monet, Van Gogh, Turner, Tiziano, Rubens, Rembrandt, Raffaello gibi isimlerin eserleri bulunuyor. İskoç Ulusal Müzesi’nde tek bir çatı altında bambaşka kültürlere tanıklık ediyorsunuz.
Rosslyn Şapeli
Rosslyn Şapeli (Rosslyn Chapel) Da Vinci Şifresi’ni okuyanların hatırlayacağı, Dan Brown’ın romanında geçen, etkileyici mimarisiyle pek çok detaya sahip. Rosslyn Şapeli, 1446’da Sir William Sinclair tarafından Gotik mimari stilde yapımına başlanmış bir yapı. Olağanüstü bir taş işçiliğine sahip olan şapel oldukça etkileyici.
Scott Monument
Scott Monument, Princess Street’de yer alan devasa bir anıt. Görkemi ile büyüleneceğiniz ve ihtişamı ile kendinizi küçücük hissedeceğiniz Scott Monument, neo-gotik tarzda inşa edilmiş taş bir kule.
İskoç kültürü
Kültür ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan İskoçların, bu özelliklerine Edinburgh sokaklarında rastlamak mümkün. Her yıl gerçekleştirilen Edinburgh Festivali, kentin ve kentlinin köklü tarihine tanıklık etmek için ideal. Üç yüzden fazla müze ve galerinin bulunduğu şehirde telefonu icat eden Alexander Graham Bell ile penisilini icat eden Alexander Fleming’in izlerini de sürebilirsiniz.
İskoç kültürünün vazgeçilmez unsurları olan viski, gayda ve kilt denilen eteklerden giymiş İskoç erkeklerini anmadan geçmemek lazım. Şehri keşfederken elinde gaydası, altında kiltiyle geleneksel İskoç müziğine hayat veren İskoç erkeklerinin keyfinden payınıza düşeni siz de alıyorsunuz.
Edinburgh, festivaller şehri olarak anılan ve gittiğinizde bir festivale denk gelme şansınızın kuvvetle muhtemel olduğu bir şehir. Dünyanın en büyük kültür-sanat festivallerinden biri olan Fringe Festival başta olmak üzere, şehrin dört bir yanına yayılmış yüzlerce etkinlikten payınıza düşen dozda kültür-sanatla beslenmeyi ihmal etmeyin.
Edinburgh konaklama
Edinburgh’ta birden beşe kadar yıldızlandırılmış konaklama seçeneklerinden birini tercih etmeniz mümkün. Otellerin yanı sıra tarihi evlerde, butik otellerde, yatakhane, hostel, üniversite yurtları gibi yerlerde de konaklayabilirsiniz. Rezervasyonunuzu yaptırırken fiyata dâhil olan hizmetleri ve fiyata verginin dâhil olup olmadığını öğrenmenizde fayda var. Diğer yandan festival dönemlerinde önceden rezervasyon yaptırmayı unutmayın.
Edinburgh yeme ve içme
Edinburgh, yeme içme bakımından oldukça zengin alternatiflere sahip. Et, sebze, deniz mahsulleri gibi ürünlerle yapılan yemekleri şölene dönüştüren kent mutfağı, İskoç kültüründe akla ilk gelen şey olan viski, bira ve şaraplar da bir o kadar iddialı. İskoçya denildiğinde akla ilk gelen peynir kuşkusuz çedar. Viski içimini kolaylaştırdığı söylenen krem peynir crowdie, yulaf ezmesi ile birlikte yenen ve tarifi büyük titizlikle saklanarak nesilden nesile geçen krem peynir caboc’un tadına bakın.
İskoçya’nın en ünlü yemeklerinden biri olan haggis; kuzunun karaciğer, kalp, akciğer gibi iç organları kullanılarak yapılıyor. Soğan, yulaf ezmesi, iç yağı, çeşitli sebze ve baharatlar ve ardından salça eklenerek hazırlanan karışım kuzunun işkembesine doldurulur ve bu kese bir iki saat kısık ateşte pişiriliyor. Farklı çorba türleriyle övünen İskoç mutfağının en popüler çorbaları; pırasa, tavuk parçaları ve patates ile yapılan cock-a-leekie; genellikle kuzu veya dana etinden yapılan scotch broth; tütsülenmiş morina balığından yapılan bir çorba olan cullen skink en çok tercih edilen çorbalardan.
Ana yemeklerden ise, İskoçya’nın Aberdeen Angus adlı sığır türü ile yapılan yemekleri öne çıkıyor. Diğer yandan av hayvanlarının da sıkça tüketildiği Edinburgh, keklik, geyik, sülün, beç tavuğu, bıldırcın, yaban tavşanı gibi av hayvanlarından lezzetli alternatifler de sunuyor. Morina balığı, ringa balığı, som balığı gibi balıklar, İskoç usulü balık pişirme yöntemi olan tütsülenerek servis ediliyor. Genellikle başlangıç tabağı olarak görülen balık, şarap ve sebzeler ile birlikte pişiriliyor. Deniz ürünlerinden ise midye, kerevit, ıstakoz gibi tatlar balık sofranızı şenlendiriyor.
İskoç yeme içme kültürünün vazgeçilmez içkisi ise viski. Single Malt, Single Grain ve Blend olmak üzere 3 tipte üretiliyor. Yıllandırılmış single malt viskiler ise en makbul olanları. Edinburgh ayrıca Scotch Ale biraları ve pastane ürünleri ile de meşhur. Turta, meyveli kek ve daha birçok farklı lezzeti tadabileceğiniz bir pastaneyi mutlaka ziyaret edin. İskoçlar tatlı konusunda da oldukça iddialılar. Abernethy bisküvileri, cranachan ve ecclefechan tadabilecekleriniz arasında. Özellikle de sıcak marmelat sosu ile servis edilen kuru meyve, portakal parçaları, viski ve badem ezmesi katılarak yapılan dundee cake’i mutlaka tadın!
Edinburgh alışveriş
Edinbugh’tan alınabilecek pek çok geleneksel hediyelik eşya çeşidi bulunuyor. Bunların başında da elbette, kilt ve kilt kumaşları geliyor. İskoçya’nın yünlüleri de ekoseleri kadar ünlüdür. İskoç yünü ile yapılan süveter, ceket, takım elbise gibi kıyafetlere göz gezdirebilirsiniz. İskoç yününden battaniyeler de ilginizi çekebilir. Viski ise, kentin kilt kadar ünlü hediyeliği. Markalar arasında tercih yapmakta zorlanacağınız viskileri Scotch Whisky Experience’da hem deneyebilir hem de satın alabilirsiniz. Diğer yandan Edinburgh, tam bir edebiyat kenti. Robert Louis Stevenson, Ian Rankin ve J. K. Rowling Edinburgh’lı yazarlardan.
Princes Street, Edinburgh’da alışverişin kalbi. Pek çok ünlü markanın mağazalarının bulunduğu Princes Street haricinde, New Town bölgesinde bulunan ve araç trafiğine kapalı olan Rose Street ve Thistle Street, küçük butiklerin haricinde pek çok bar ve pub’a ev sahipliği yapıyor. Rose Street ile paralel olan George Street ise ünlü giyim mağazaların yanı sıra, mücevher mağazalarını da barındırıyor.
Edinburgh’a nasıl gidilir
Bir ada ülkesi olan İskoçya’nın başkenti olan Edinburgh, adanın doğusunda, Kuzey Denizi kıyısında yer alıyor. Edinburgh’a Türkiye’den 4 saat 30 dakikalık direkt uçuşlarla ulaşım çok kolay. Türk Hava Yolları ile İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan haftanın yedi günü, Edinburgh Havalimanı‘na uçabilirsiniz. Diğer yandan diğer Avrupa havayolu şirketlerini de kullanarak, Avrupa üzerinden aktarmayla da Edinburgh’a uçabilirsiniz. Edinburgh Havalimanı, şehrin batısına 12 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Şehir merkezine 15 dakikada bir hareket eden N22 veya Airlink 100 otobüsleriyle ya da taksi ile ulaşabilirsiniz.
Edinburgh şehir içi ulaşım
Edinburgh görülecek yerler Old Town ve New Town bölgelerinde yer alıyor ve her yer yürüme mesafesinde. Toplu taşıma ağını diğer büyük Avrupa kentlerine göre nispeten daha zayıf olmasına karşın, Lothian (13) ve özel işletme First (14) otobüslerini kullanabilirsiniz. Krem renkli otobüsleriyle Edinburgh’un simgelerinden biri haline gelen Lothian, çok daha geniş bir alanda hizmet veriyor. Balerno, Currie, Wester Hailes, Portobello, Prestonpans, Musselburgh gibi banliyölere ve Gyle alışveriş merkezi ve Edinburgh Park yakınına gitmek için ise tren en iyi yol.
Edinburgh’a ne zaman gidilir
Edinburgh’a gelmeden önce yapmanız gereken ilk şey bir şemsiye ve yağmurluk edinmek. Zira kentte neredeyse yılın her mevsimi oldukça yağışlı geçiyor. Edinburgh seyahati için en güzel zaman elbette yaz ayları. Edinburgh genel olarak soğuk ve yağışlı bir şehir olduğu için yazın da gitseniz yanınıza kalın kıyafetler almayı ihmal etmeyin. Diğer yandan yazın Edinburgh tam bir festival kentine dönüşüyor. Şehrin öne çıkan festivallerinin hepsi Ağustos ile Eylül ayları arasında gerçekleştiriliyor.
Edinburgh, şehir kültürünün, mimari ve tarihin kırsal manzaralarla iç içe geçtiği keyifli bir tatil seçeneği arayanlar için karşı konulamaz bir destinasyon. Özellikle yazın ve festivallerle donatılmış sonbahar aylarında Edinburgh, gidilecek yerler listesine kesinlikle eklenmeli.