Diyarbakır, Türkiye‘nin tarih öncesi dönemlerden bu yana önemini koruyan kadim bir Anadolu kenti. Anadolu ile Mezopotamya, Avrupa ile Asya arasında doğal bir köprü görevi gören ve çeşitli uygarlıkların tarihi ve kültürel mirasını günümüze kadar taşıyan Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde, Mezopotamya’nın kuzey kısmında yer alıyor.

Diyarbakır Gezilecek Yerler

Tarih boyunca Hurri-Mitani, Asur, Arami, Urartu, İskit, Med-Pers, Makedon, Selevkos, Part, Büyük Tigran, Roma, Sasani, Bizans, Emevi-Abbasi, Şeyhoğulları Hamdani, Mervani, Selçuklu, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklu, Eyyübi, Moğol, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı gibi 33 farklı medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır, her yönüyle bu zengin kültürü yansıtıyor. Kentte attığınız her adım, bu engin coğrafyanın izini sürüyor.

1. Diyarbakır Kalesi

Diyarbakir-Kalesi

Diyarbakır Kalesi (Diyarbakır Surları), uzunluk bakımından Çin Seddi’nden sonra dünyada ikinci, eskilik ve yükseklik bakımından birinci sırada kabul ediliyor. 5.5 km uzunluğunda ve 7-8 m yüksekliğinde olan Diyarbakır Surları, 16 kalesi ve 5 çıkış kapısıyla siyah bazalttan yapılmış, kentin en özel yapıları. Orta Çağ askeri mimarisinin muhteşem bir örneğini oluşturan bu surlar, yazıtlar ve kabartmalarla süslü. MÖ 349’da Bizans İmparatoru II. Costantinus, Sasanilere karşı şehrin etrafını surla çevirterek burayı bölgenin askeri ve idari merkezi durumuna getirmiş. İç Kale ve Dış Kale olmak üzere iki bölümden meydana gelen kale, 82 burcu, 4 yöne açılan ana kapılarıyla, dünyanın en eski ve en sağlam surlarından biri olarak biliniyor.

İç Kale Surları

Subaru (Huri-Mittani) Dönemi’nde yapıldığı düşünülen İç Kale Surlarının etrafı Bizans Dönemi’nde surlarla çevrilmiş. Tarihte Diyarbakır’ın yönetim merkezi olan İç Kale’de Artuklu Sarayı, Jandarma Binası, Eski Cezaevi, Kolordu Binası, Adliye Binaları, Komutan Atatürk Binası, Hz. Süleyman Camii ve 27 Sahabe Türbesi, Saint George Kilisesi, Aslanlı Çeşme ve Artuklu Kemeri bulunuyor.

Dış Kale Surları

İç Kale dışında yer alan surlarda 82 burç ve dört ayrı kapıdan oluşan Dış Kale Surlarının toplam uzunluğu 5.500 metre ve yer yer değişen biçimde 7-8 metre yüksekliğe sahip. Üzerinde çok sayıda medeniyete ait kitabe ve figürlerin bulunduğu surlarda, Yedikardeş Burcu, Ulu Beden Burcu, Keçi Burcu, Leblebikıran Burcu, Akrep Burcu gibi 82 burç bulunuyor.

2. Kapılar

Mardin-Kapi-Diyarbakir
Mardin Kapı

Diyarbakır surlarının Dağ Kapısı, Mardin Kapısı, Urfa Kapısı ve Yeni Kapı olmak üzere dört ana kapısı bulunuyor. İçkale’de ise Saray Kapısı, Küpeli Kapı, Fetih Kapısı ve Oğrun Kapısı yer almakla birlikte Fetih Kapısı ile Oğrun Kapısı dışarıya, Saray Kapısı ve Küpeli Kapı ise şehrin içine açılıyor. Fetih ve Oğrun Kapıları ise günümüzde kullanılmıyor.

Dağ Kapısı

Dağ Kapısı (Harput Kapısı, Bab-ı Cebel), farklı dönemlere ait yapım evreleri geçirmiş. Pek çok devletin kitabelerini ve kabartmalarını taşıyan, Roma, Bizans, Abbasi ve Osmanlılara ait motiflerle süslü bir yapı. 1980’lerde işlev kazanarak sergilere ve kültürel çalışmalara mekân olan Dağ Kapısı, şehrin kuzeyindeki iki silindirik burç arasında yer alıyor.

Mardin Kapısı

Mardin Kapısı (Tepe Kapısı, Tel Kapısı, Bab-El Tel), şehrin güneyine açılan tek kapı konumunda. Günümüze kadar gelebilen ve kapının sağ tarafındaki kemerli olan geçit, İslami döneme ait. Üzerinde İslam öncesine ait kabartma ve bezemelerin, bitki ve hayvan motiflerinin bulunduğu Mardin Kapısı, onarılarak kullanıma açılmış durumda.

Urfa Kapısı

Urfa Kapısı (Rum Kapısı, Halep Kapısı), batıda bulunan ve üç girişli olan, kuzey girişinin ise 5’inci yüzyıla tarihlendiği sur kapısı. Artuklu ve Osmanlı dönemlerinde onarımdan geçtiği bilinen kapıda çok sayıda kitabe ve süsleme yer alıyor. Ejder kabartmaları, boğa başları, kartal motifleri ile kapıya abidevi bir görüntü verilerek güç sembolize edilmiş.

Yeni Kapı

Yeni Kapı (Dicle Kapısı, Su Kapısı), şehrin doğusunda yer alan basık kemerli ve tek girişli, kenti suya, yani Dicle’ye bağlıyor. Basık kemerli ve tek girişli olan bu kapı, şehirden Dicle’ye yani su yoluna inişi sağlıyor. Dıştan dayanak duvarları üzerine yerleştirilmiş sağlam bir rampa ile girilen kapı, geçirdiği onarımlara rağmen Bizans dönemi yapısı olma karakterini koruyor.

3. Çayönü Ören Yeri

Cayonu-Diyarbakir

Çayönü Ören Yeri, Diyarbakır’ın 65 km kuzeybatısında Elazığ karayolu üzerinde Ergani ilçesine bağlı Çayönü Tepesi’nde bulunuyor. Günümüzden yaklaşık 9 bin yıl öncesine uzanan bir tarihe sahip olan Çayönü Antik Kenti’nde yerleşik hayatın cilalı taş devrinde başladığı biliniyor. Alandan çıkarılan öğütme taşları, çakmak taşı, kemik ve bakırdan yapılan çeşitli aletleri Diyarbakır Arkeolojik Müzesi‘nde görmek mümkün. Diyarbakır ve Güneydoğu Anadolu sınırları içinde yer alan bölgenin ilk yerleşim yeri olduğu saptanan Çayönü’ndeki kazılarda ızgara plan sistemine göre düzenlenmiş evler ve yapılar bulunuyor.

5. Ulu Camii

Ulucamii-Diyarbakir

Ulu Camii, Diyarbakır şehrin merkezinde yer alıyor. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, MS 639’da Müslümanlar tarafından Diyarbakır’ın fethi sırasında, kentin en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesi’nin camiye çevrilmesi ile oluşturulmuş. Anadolu’nun en eski camilerinden biri olan Ulu Camii, Müslümanlar tarafından 5. Harem-i Şerif (Mukaddes Mabed) olarak biliniyor. Plan itibariyle Şam Emeviye Cami’nin Anadolu’ya yansıması olarak yorumlanan ve Diyarbakır’da hüküm sürmüş tüm devletler tarafından büyük önem atfedilerek onarılan camide, Selçuklu ve Osmanlı padişahlarından birçoğuna ait kitabe ve fermanlar bulunuyor.

6. Köprüler

Silvan-Malabadi-Koprusu

Antik çağlardan bu yana önemli ticaret yollarının kavşak noktasında yer alan Diyarbakır’da pek çok köprü bulunuyor. İşlevsellik özelliğinin ön planda olduğu köprülerin en önemlileri, Ongözlü Köprü, Malabadi Köprüsü, Haburman Köprüsü (Çermik), Kara Köprü, Sancak Köprüsü, Ambar Çayı Köprüsü, Halilviran Köprüsü, Devegeçidi Köprüsü, Çüngüş Köprüsü ve Kemhük Köprüsü (Silvan) olarak sayılıyor.

Malabadi Köprüsü

Malabadi Köprüsü (Batmansu Köprüsü), Silvan ilçe sınırları içerisinde bulunuyor. Bu köprü Diyarbakır ile Batman’ı birbirine bağlıyor. Batman ile Diyarbakır arasında polemik konusu olan Malabadi Köprüsü ya da Batmanlıların ifadesi Batman Köprüsü’nden geliyor. İki şehir de köprü bizim diyor. Resmi olarak Diyarbakır sınırında gözüküyor. Atatürk’ün bölge ile ilgili notlarında ise bu köprüden Batman Köprüsü diye bahsettiği görülüyor.

Evliya Çelebi’ye göre Abbasi dönemine ait mimari bir şaheser olan Malabadi, hanedanına mensubu zengin bir tüccar tarafından hayrat için yaptırılmış. Kesin olmayan bir başak kaynakta ise, köprünün Artukoğulları Beyliği dönemine ait olduğu ve Artuk’un torunlarından İlgazi oğlu Timurtaş tarafından 1147’de yaptırıldığı söyleniyor.

Bosna’daki Mostar Köprüsü’nün ikizi olarak kabul edilen Malabadi, tek kemerli bir yapı. Köprü 12. yüzyılda Artukoğulları döneminde yaptırılmış. 5 sivri kemerden oluşuyor. Genişliği 6,6 metre uzunluğu ise 220 metre. İçine iki yoldan girilen ve içinde insanların dinlenmesi, yatması ve dış tehlikelerden korunması için odaların bulunduğu köprü, ulaşımı sağlamakla birlikte birçok fonksiyona sahip.

Dicle Köprüsü

Dicle Köprüsü (On Gözlü Köprü), şehrin güneyinde, Mardin Kapısı dışında ve şehre 3 km mesafede yer alan, Diyarbakır’ın bir başka tarihi köprüsü. Dicle’nin bugün ayakta görülebilen kısımlarının 1065’te Mervaniler döneminde Übeyd oğlu Yusuf isimli bir mimar tarafından, kesme bazalt taştan 10 gözlü olarak inşa edildiği biliniyor.

7. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi

Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, 1988’den bu yana Neolitik Çağ’dan itibaren Eski Tunç, Urartu, Assur, Hitit, Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemi eserlerinin sergilendiği, kentin en önemli müzesi. Prehistorik devir seramikleri, Roma stelleri, heykel ve mimari parçaları, Artuklu çinileri, Osmanlı devri ahşap eserleri, silahlar, tekke eşyaları, takılar ve daha pek çok eser kronolojik sıra ile müzede sergileniyor.

8. Kiliseler

Tarihin ilk dönemlerinden bu yana hoşgörüden uzaklaşmayan, etnik ve dinsel mozaiğini koruyan Diyarbakır’da, yüzyıllar boyunca Müslüman, Hristiyan, Ermeni, Yahudi ve değişik mezhepler, varlığını sürdürmüş.

Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi

Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi, Lale Bey Mahallesi’nde yer alan ve yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen ancak Geç Roma dönemine ait olduğu düşünülen önemli bir kilise. Şehirde kalan az sayıdaki Süryani cemaat tarafından halen kullanılan Meryem Ana, Şemsilerin tapındığı bir tapınakken, MS 280’de kiliseye çevrilmiş. Zaman içinde eklemeler yapılan kilise, bir yapı topluluğu olarak, Meryem Ana Kilisesi, Mor Yakup kutsal alanı, dört avlu, derslik ve lojmandan oluşuyor. Ahşap işçiliği, sütunları, sütun başlıkları parmaklıkları, kürsüleri ve ikonaları ile ünlü bir yapı.

Mar Petyun Keldani Kilisesi

Mar Petyun Keldani Kilisesi, Sur’un Özdemir Mahallesi’nde yer alan ve ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmeyen, mülkiyeti Katolik mezhebine bağlı Keldaniler tarafından günümüzde de kullanılan bir kilise. Birçok kez onarım gören ve Diyarbakır’da birçok yapıda olduğu gibi siyah bazalt taştan inşa edilen kilise kompleksi, içinde Mar Petyun Kilisesi, lojman ve üç avlu barındırıyor. Ana yapı malzemesi olan volkanik bazalt taşın yanı sıra toprak, ahşap ve kireç harcı kullanılan yapıda, duvar örgüsü ve döşemede blok taş da bulunuyor.

Surp Giragos Ermeni Kilisesi

Surp Giragos Ermeni Kilisesi, Balıkçılarbaşı’nda Şeyh Matar Camii yakınlarındaki Özdemir Mahallesi’nde yer alıyor. Ermeni mimari tarihinin önemli eserlerinden olan Surp Giragos, Orta Doğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olarak biliniyor. Heybetli bir görüntüye sahip olan kilise, doğu batı doğrultusunda uzanan, 1. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından karargâh olarak kullanılan kilise, 2011’den bu yana ibadete açık bulunuyor.

9. Tarihi Diyarbakır Evleri

Cahit-Sitki-Taranci-Muzesi
Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi

Harem ve selamlık olmak üzere iki bölüm olarak düzenlenen Tarihi Diyarbakır Evleri, dışarı kapalı bir özelliğe sahip. Bazalt taşın hâkim olduğu evlerde süs öğesi olarak, ciz veya kehal adı verilen beyaz renkli bezemeler oldukça dikkat çekiyor. Diyarbakır evlerinin en güzel örneklerini, Cemil Paşa Konağı, İskender Paşa Konağı, Cahit Sıtkı Tarancı Evi, Ziya Gökalp Evi, Dengbej Evi, Esma Ocak Evinde görebilirsiniz.

Ziya Gökalp Müze Evi

Ziya Gökalp Müze Evi, Diyarbakır’ın tipik sivil mimarlık örneklerinden biri olduğu gibi Ziya Gökalp’in de 1876’da doğduğu ev, günümüzde müze olarak hizmet veriyor. 1808’de inşa edilen, iki katlı bu yapıda malzeme olarak siyah bazalt taşı kullanılmış. 1956’da müze-ev olarak ziyarete açılan evde, yazara ait eşyaların yanı sıra, yörenin etnografik eserleri sergileniyor.

Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi

Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi, şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakır’da doğduğu evin müzeye dönüştürülmüş hali. Diyarbakır sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak günümüze ulaşan müzede, Cahit Sıtkı’nın kitapları, el yazıları, kullandığı eşyalar, fotoğrafları ve kütüphanesi sergileniyor.

Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi

Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi, Diyarbakır’ın ünlü şairlerinden Ahmet Arif’e ithaf edilen ve yaklaşık 120 yaşındaki konakta yer alıyor. Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak hizmete girmiştir. Diyarbakır evlerinin özelliklerini özgün şekilde muhafaza eden ve en güzel örneklerinden biri olan konağın içerisinde yer alan kütüphanede çok sayıda tarih ve edebiyat kitabı okuyucularını bekliyor.

10. Hanlar 

Deliller-Hani-Diyarbakir
Deliller Hanı

Önemli yollar üzerinde bulunması ve zengin bir ticaret şehri olmasıyla, han ve kervansaraylara oldukça sık rastlanan Diyarbakır’da, yapı malzemesi bazalt taş olan yapılar üzerindeki süsleme ve işlemeler halen korunuyor. Diyarbakır’da yer alan hanların başında ise Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı, Sülüklü Han, Çifte Han ve Yeni Han geliyor.

Deliller Hanı

Deliller Hanı, 1527’de dönemin Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki cami ve medrese ile birlikte inşa edilmiş, Diyarbakır’ın önemli kervansaraylarından biri. İsmini, Hicaz’a gidecek hacı adaylarını götürecek delillerin (rehberlerin) bu handa kalmalarından alan han, sefere çıkan Osmanlı hükümdarlarına bile ev sahipliği yapmış. Günümüzde restoran olarak hizmet veren hanın cadde üzerindeki cephesinde ise hediyelik eşya dükkânlar bulunuyor.

Sülüklü Han

Sülüklü Han, 1683’te Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yapılan tarihi bir han. İsmini, dönemin hekimlerinin, han içerisindeki eski bir kuyudan sülük çıkararak, şifa amaçlı kullanılmasından alan Sülüklü Han, Kurtuluş Savaşı sırasında süvari birliklerinin karargâhı olarak kullanılmış. Günümüzde ise halka açık turistik bir gezi mekânı ve kafeye ev sahipliği yapıyor.

11. Medreseler

Diyarbakır’da medrese mimarisinin en güzel örnekleri olan Zinciriye Medresesi, Mesudiye Medresesi ve Ali Paşa Medresesi’ni görmeden şehirden ayrılmayın. Anadolu’nun ilk üniversitesi olarak kabul edilen ve 1194’de yapılan Mesudiye Medresesi, dört Sünni mezhebe yönelik fıkıh medresesi olarak inşa edilmiş. Dönemin valisi Hadım Ali Paşa tarafından 1534-1537 yılları arasında yaptırılan Ali Paşa Medresesi ve Anadolu’nun ilk ve en eski camilerinden olan yapı, Zinciriye Medresesi (Sincariye Medresesi) ise dikdörtgen planlı yapılar.

Ortak bir kültür mirası olarak günümüze kadar gelen pek çok gezilecek yerin bulunduğu Diyarbakır’da, geçmişin izlerini en canlı şekilde görmek mümkün.

1 Yorum

NEDEN BİR YORUM YAZMIYORSUN?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz